17 Kasım 2009 Salı

Fransa'da 'soykirim

Fransa'da Ermeni soykırımını inkâr edenleri cezalandırmayı öngören kanun teklifi henüz yasalaşmadı. Ancak Fransız okulları şimdiden soykırımı kabul etmeyen Türk öğrencileri cezalandırmaya başladı. 13 yaşındaki Mustafa Doğan, Ermenilere soykırım yapılmadığı fikrinde ısrar edince okuldan uzaklaştırıldı. Fransız koleji, Mustafa'ya soykırımı araştırması kabul etmesi için iki gün süre verdi. Ayrıca ödev yaparken Türk sitelerine bakmaması soykırım tanıkları ile görüşmesi istendi.
Nancy şehrinde yaşayan Musta-fa'nın tarih öğretmeni, geçen hafta yapılan yazılı sınavda, 1915 olayları"Ermeni soykırımı" ile ilgili bir soru sordu. Daha önce bu konuda sınıfta öğretmeni ile tartışan Türk öğrenci, "sinirlenerek", "Soykırım olduysa da hak ettiler" diye yazdı.
Zaman'a konuşan Mustafa, daha önce öğretmeni ile arasında geçen tartışmaya işaret ederek, "Olmadı deseydim sıfır vereceklerdi. Brevet (ortaokul bitirme sınavı) için önemli bir sınavdı." şeklinde konuştu. Bunun üzerine, okul müdür yardımcısı derhal Mustafa'nın babasını arayarak "Çocuğunun Fransız yasaları önünde büyük bir suç işlediğini ve hemen görüşmeleri gerektiğini" bildirdi. Baba Mehmet Doğan, "Ben, soykırımı kabul etmeyenlerin cezalandırılmasını öngören bir yasa duymadım." diye tepki gösterince müdür yardımcısı, "Oğlunuzun, bunları nereden öğrendiğini görmüş olduk." diyerek babayı da suçladı.

Olay üzerine toplanan okul yönetimi, bu tavrından dolayı Mustafa'yı iki gün okuldan uzaklaştırma cezası ve bu süre içerisinde soykırımı tanıma ödevi verdi. "Osmanlı İmparatorluğu tarafından işlenen Ermeni soykırımı: İnsanlığa karşı bir suç" başlıklı ödevde, Mustafa'dan "soykırım"ın, "Tarihî konteksini araştırması", "olayları (katliamları, kaç kişinin öldüğünü nasıl yapıldığını) detaylandırması", "tanıklarla görüşmesi" ve özellikle "soykırımın tanınması ve soykırım için militanlık yapan Türkler üstünde durması" istendi. Ayrıca araştırma yaparken Türk internet sitelerine bakmaması ve Wikipedia'ya dikkat etmesi gerektiği bildirildi. Mustafa, bu ödevi hazırlayıp dün arkadaşları önünde "Ermeni soykırımını" anlatacaktı. Fakat Türk öğrenci, ödev yerine Fransa'da faaliyet gösteren COJEP isimli Türk sivil toplum örgütünün hazırladığı bir mektubu verdi. Dün tarih öğretmeninin "Sana hatanı düzelt diye bir fırsat verdik. Soykırımı kabul et" diye kızdığını ifade eden Mustafa, öğretmeninin buna Fransa'da soykırımı inkar edenlerin cezalandırılmasını öngören bir yasa olduğunu gerekçe gösterdi. Mustafa ise söz konusu kanun teklifinin henüz yasalaşmadığını söylese de öğretmeni dinlememiş.
OKUL MÜDÜRÜ CEZAYI SAVUNDU
Fransız Parlamentosu, 2001 yılında çıkardığı bir yasa ile 1915 olaylarını soykırım olarak tanıdı. Fakat, "Ermeni soykırımını" tanımayanların cezalandırılmasına ilişkin tasarı henüz yasalaşmış değil. 2006 yılında Fransa Milli Meclisi'nden geçen kanun teklifi, üç yıldan bu yana Senato gündemine gelmeyi bekliyor. Fakat Nicolas Sarkozy yönetimi söz konusu kanun teklifinin yasalaşmasını istemediğini açıkça dile getiriyor. Öte yandan, Milli Meclis başkanı başkanlığındaki bir parlamento komisyonunun hazırladığı raporda artık tarihî konularda yasa çıkarılmamasını önerilmişti. Mustafa'nın yaşadıkları, bazı Fransız okullarının sanki bu kanun çıkmış gibi uygulamaya geçtiklerini ortaya koyuyor.
Paris, AB'nin ocak ayında çıkardığı, üye ülkelerde soykırım, savaş ve insanlık suçlarını inkar ya da tahfif edenleri cezalandırmayı öngören çerçeve kararına şerh düşerek bu suçların ancak uluslararası bir mahkemenin kararıyla kesinleşmesi halinde cezalandırılabileceğini beyan etmişti.
Baba Mehmet Doğan, okul müdür yardımcısını ırkçılıkla suçluyor. Oğluna, 1915 olaylarını soykırım olarak tanı diye baskı yaptıklarını dile getiren Doğan, öğretmenin daha 13 yaşında olan ve "sıcakkanlı" olarak nitelediği Mustafa'yı "provoke etmekle" itham ediyor. "Ermeni soykırımına" inanmadığını ve oğlunu desteklediğini ifade eden baba Doğan, "Ama soykırımı hak ettiler diye yazmaması iyi olurdu.
Keşke bu cevabı vermeseydi. Sinirlendirmişler." şeklinde konuşuyor. Sınavda neden böyle bir cevap verdiğini açıklayacağını, ama zamanın yetmediğini belirten Mustafa ise öğretmenlerinin 1915 olaylarını anlatırken çok yanlı olduklarını ve olayların öncesini anlatmadıklarını iddia etti.

Hidayet de kurtaramadı

Hidayet Türkoğlu’nun takımı Toronto Raptors’ın deplasmanda Phoenix Suns’a 1 sayı farkla 101-100 yenildiği maçta, milli basketbolcu 20 sayıyla oynadı. Toronto ekibinde Chris Bosh 25, Bargnani ise 17 sayı üretti. Phoenix’e galibiyeti getiren isimler ise Stoudemire ile Steve Nash oldu. Stoudemire 30, Steve Nash 23 sayı 9 asistle oynadı. NBA’de toplu sonuçlar: Detroit-Dallas: 90-95, Oklahoma-Clippers: 93-101, Lakers-Houston: 91-101.

Özel sektöre yurt teşviki

Hükümet 81 ilde üniversite kurulmasının ardından üniversite öğrencilerine yurt yapımını artırmak için özel sektöre teşvik getirmeye hazırlanıyor. Kredi Yurtlar Kurumu’ndan sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak, her ile bir üniversite kurulduğunu hatırlatarak, üniversite kurulan bölgeler ile diğer bölgelerde yurt sayısını artırmanın yollarını aradıklarını söyledi. Bakan Özak, “81 ile üniversite kurduk. YÖK kontenjanları artırdı. Bu konuda sorumluluğumuz arttı. Özellikle ‘nasıl daha fazla yurt yaptırabiliriz’, bunun çözümlerini aramaktayız.Yalnızca kamudan değil, özel sektöre özel bir teşvik getirerek bunu yapmanın yollarını aramaktayız. Bu konuda çalışmalarımızı ileride Meclisimize getirmeyi planlıyoruz” şeklinde konuştu. Bakan Özak, halen 16 bin 500 kapasiteli yurt yapımının devam ettiğini, bir tane 500 kapasiteli projenin sözleşme aşamasında olduğunu, on sekiz tane 17 bin 650 kapasiteli yurt inşaatı projesinin ihale aşamasında bulunduğunu 36 adet 24 bin 300 kapasiteli yurt projesinin ise adaptasyon projesi, zemin etüdü arsa işlemlerinin devam ettiğini kaydetti.

Mehmetçiğe kadın hakları eğitimi

Genelkurmay Başkanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, vatani hizmetlerini yerine getirmekte olan er ve erbaşları “kız çocuklarının eğitimi, kadınların karar alma mekanizmalarına istihdama katılımı, kadına karşı şiddet ve töre-namus cinayetleri” kapsayacak şekilde “kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği” konularında eğitim veriyor. Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayımlanan “TSK Müşterek Yurt Sevgisi Eğitimi” kitabına da bu konuların eklendiği kaydedildi. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından TRT’ye hazırlatılan “Yere Batsın Böyle Töre”, “Aydınlığa Bir Adım”, “Çağdaş Köle”, “Dikkat Şiddet Bulaşıcıdır”, “Yurttaş Olma Hakkı”, “Baş Belası Başlık” konu başlıklarındaki kısa filmlerin de “Yurt Sevgisi Eğitimi” kapsamında er erbaşlara izletiliyor. “Kız Çocukları Okutulmalıdır”, “Töre İçin Cinayet Suçtur”, “Kadına Karşı Şiddet Suçtur”, “Tecavüz ve Cinsel Taciz Suçtur”, mesajlarını içeren afişler de er erbaşların toplu olarak bulundukları gazino, okuma salonu, dinlenme salonu gibi yerlerde sergileniyor.

Ne yüzüğü ya,

Hülya Avşar ve yeniden barıştığı sevgilisi Sadettin Saran, geçtiğimiz akşam İstiklal Caddesi'nde yürüyüş yaparken kameralara yakalandı.
Hülya Avşar ve bir süre ayrı kaldıktan sonra yeniden bir araya geldiği sevgilisi Sadettin Saran, önceki akşam 360 adlı mekanda yedikleri yemek çıkışında Mega Magazin tarafından görüntülendi.
Hülya Avşar'ın bir televizyon programında söylediği “Gönülden ben hala Sadettin’e bağlıyım. Eminim o da öyledir" sözlerinden sonra yeniden barıştıkları söylenen Hülya Avşar ve Sadettin Saran'ın birliktelikleri dün akşam belgelendi.
Sadettin Saran'ın bir iş yemeği için Beyoğlu'na gelen çift, yemeğin ardından İstiklal Caddesi boyunca yürüyüş yaptı. Hülya Avşar'ın oldukça neşeli olduğu gözlenirken, Sadettin Saran da Hülya Avşar'ın esprilerine her zamanki gibi tebessümle yanıt verdi.
İlişkilerinin güzel gittiğini söyleyen Hülya Avşar, muhabirin Sadettin Saran'a sorduğu, "Hülya Hanım'ın gönlünü nasıl aldınız?" sorusuna gülerek, "Güzel soruydu" dese de, "Bunlar özel konular" diyerek cevap vermekten kaçındı. Sadettin Saran'ın yüzük hediye edip etmediği sorulduğundaysa sevgilisine dönen Hülya Avşar, "Ne yüzüğü ya, neredeee?" diyerek, anlamlı bir mesaj göndermeyi de ihmal etmedi. Daha sonra kırmızı bir gülle arabasına yerleşen Hülya Avşar, Sadettin Saran'la birlikte evlerinin yolunu tuttu.

Playboylardan kick-box

Playboylardan kick-box ile korunuyoruz
Esra ve Ceyda Ersoy... Çoğu zaman yaptıkları açıklamalar ile “bunlar gerçek mi, yoksa rol mü yapıyor” diye merak uyandıran iki matrak kardeş..“Şarkı Söylemek Lazım” yarışmasıyla üne kavuşan ikiliyle kick-box yaptık, spor bahanesiyle merak ettiklerimizi sorduk

Playboylardan kickbox

Esra ve Ceyda Ersoy... Çoğu zaman yaptıkları açıklamalar ile “bunlar gerçek mi, yoksa rol mü yapıyor” diye merak uyandıran iki matrak kardeş... “Şarkı Söylemek Lazım” yarışmasıyla üne kavuşan ikiliyle kick-box yaptık, spor bahanesiyle merak ettiklerimizi sorduk
DÜNDEN BUGÜNE ZERRİN ÖZER(
yıl önce yazdığı, ‘Bir Sarışın Küçük Kız ’isimli kitabında yaşadığı tecavüz olayını anlatan Zerrin Özer tecavüzcünün kim olduğunu gizlemişti.Bilal Özcan programda Zerrin Özer’e,tecavüzcünün kimliğini rumuz olarak doğrulattı.İşte ilginç programın o bölümleri…
Çok derin atılmış bir imza benim hayatımda. Düşünebiliyor musunuz bir genç kızın hayalleri var o genç kız hiçbir şekilde şeyi beğenmiyor düğün ritüellerini. Gelinliği nasıl olur, düğün şekeri nasıl olur bunları düşünüyor. Ne kadar da geri kafalılık olsa, ben bir genç kızın evlenmeden önce bakire olmasından yanayım. Ne kadar da çağ atlasak da bana gülseler de ben böyle düşünüyorum. Belki de içimde kalan bir ukde olduğu için böyle, bilemiyorum. Hep kendimi o zamana saklamak istedim, evleneceğim güne. Ama yaşadığım tecavüz olayını kimselere anlatamadım, benim bu durumu anlatmam 10 sene kadar sürdü. Geceleri hep yorganı kafama çekip ağladım. Çünkü kendi kendime dedim ki, eğer ablam böyle bir şeyi duyarsa gider o adamı vurur, annem de kalp krizinden ölür ve benim ailem dağılır. Bunları hep sineye çektim ve bence hayatımın en büyük yanlışını yaptım. Çünkü eğer o zaman bu durumu açıklasaydım o insan da ceza görürdü. Ama ailenizden korkuyorsunuz, sanki kendiniz suç işlemiş gibi. Bir de ben o insanla çalışmak zorundaydım. Yani çok garip ama ben insan hayatında çok büyük tekamüllere yol açan şeyler yaşadım. Hakikaten de yaşadığım hiçbir şeyi atlatmış değilim de atlatmış sayılmayacağım. Bu yaşıma kadar hiç kimseye beddua etmedim ama; o insanı da yaradanıma emanet ettim.
Tecavüz edenin rumuzu: Ü.G”
Onun ismini açıklayacaktım ama; avukatlarımla konuştum ve böyle bir şeyi yapmamam gerektiğini bana söylediler, neden bilmiyorum. Baş harfleri ‘Ü’ ve ‘G’…
'Orhan Gencebay'dan özür dilerim'
Bu kadar süredir bu gerçeği saklamam doğru değildi. Nerede yaşadığını bilmiyorum. Amerika’da da olabilir başka bir yerde de olabilir, bilmiyorum. Aslında bana yakışan ne biliyor musunuz, rumuzu yerine direkt ismini söylemek. Ama avukatlarım asla böyle bir şey yapmamamı söylediler. Bence bir şeyi ya söylersin ya da söylemezsin. Söylersen de arkasında durman gerekir. Ben bu tarz bir insanım, benim karakterim öyle, bildiğim bir doğru varsa onun için ölüme kadar giderim. Sadece söylediğiniz şey doğrudur, adı ve soyadının baş harfleri ‘Ü’ ve ‘G’dir diyebilirim. Bu olay benim hayatımı alt üst etti. İnsanlar bu olayı bana yapan kişiyi yıllarca başkası zannettiler. Babam gibi sevdiğim sevgili Orhan Gencebay’ın adı bile bu çirkin olaya karıştırıldı. İstemeden, onun adı böyle bir olaya karıştırıldığı için kendisinden özür dilerim.

14 Kasım 2009 Cumartesi

Kızım için ABD ordusuyla savaşırım'

Öğretmen babasının tayini çıkınca, Kahramanmaraş’ın bağrından kopup İstanbul’a gelmiş Tufan Kıraç. Anadolu türkülerini ilk babasından öğrenmiş.
İlk enstrümanı da babasının bağlaması olmuş. Lisede bir öğretmeni ona ilk gitarını hediye etmiş. Ardından da kendisini barlarda şarkı söylerken bulmuş. Kıraç, düşündüğünü söylemekten asla sakınmıyor, kimseden korkmuyor. 20 Kasım’da yedinci albümü ‘Yolcu’yu çıkarmaya hazırlanan Kıraç, aynı gün Bostancı Göteri Merkezi’nde albüm tanıtım konseri verecek.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-OYA DOĞAN

- ‘Yolcu’yla babanıza teşekkür mü ediyorsunuz?

Her türkü, aslında babama bir teşekkürdür. Müziğe dair ne biliyorsam alt
yapısını babamdan aldım.

- Sizi rock’çı olarak tanıdık ama her albümünüzde mutlaka bir türkü yorumladınız. Bu kez tüm albümünüzü türkülere ayırdınız...

Müziğe başladığımandan itibaren tek hedefim var: Türk rock müziğinin
temel taşlarını oluşturmak. Ben, Türk insanının öncelikli dinlemesi
gerektiğini düşündüğüm müziği yapıyorum. Kültürü belirlemek gibi bir derdim var. Son otuz yıldır estetikten uzaklaşmış bir ülkeyiz. Artık kendi değerlerimizi bile ithal ediyoruz. Popüler bir şarkıcı olarak bu kaygılarla albüm hazırladım.

‘HERKES ŞÖHRETE ENDEKSLİ’

- Tam olarak sizi kaygılandıran ne?

Cem Karaca’nın Türkiye’yi hissettiren bir kokusu vardı. Şimdi hiç müzikle alakası olmayan insanlar tekerleme gibi iki söz yazıp şarkı söylüyor ve zenginleşiyor. Bu inanış gittikçe yayılıyor. Artık kendimi tek başıma hissediyorum. Sanki benden sonra herkes o şarkıları dinleyecekmiş gibi geliyor. Bayrağı birine vermem lazım. Çünkü Türkiye, Cem Karaca ve Barış Manço tadından gittikçe uzaklaşıyor. Bunları söyleyince sert görünüyorum ama
ben dertli bir adamım.

- Sizi geçmişe göre daha dertli gördüm. Baba olduktan sonra dahamı
duyarlı oldunuz?

Baba olmadan önce “Benim bir evladım olacak ve nerede eğitim görecek?”
diye düşünüyordum. Bu ülkenin okullarında kendi diliyle eğitim alamaz.
Ben evladıma Aşık Veysel’den, Pir Sultan Abdal’dan bahsedince bana “Baba sen ne diyorsun? Britney Spears varken”mi diyecek? Ben kendi evladıma kendi ülkem için ne diyeceğim? Atatürk’ün dediği “Damarlarındaki asil kanı
ona nasıl hissettireceğim” diye kaygılandım. Ama anladım; hissettiremeyeceğim. Bu çok açık ve net.

‘ANTİPATİK GÖRÜNÜYORUM’

- Milyonlarca kişi tarafından sevilmenize rağmen, pek çok kişi sizi antipatik de buluyor...

Bir ortam düşünün, herkes sigara içiyor; ama içlerinden biri içmiyorsa,
o antipatik gelmeye başlar. Sana kendinin kötü taraflarını gösteren kişi sevilmez. Ben, “Bu ülkenin dili çok önemlidir. Ne kadar fazla kelimeyle konuşursak karşımızdakine kendimizi o kadar iyi ifade ederiz. Kavga etmek zorunda kalmayız” diyorum. Herkes sistemini oluşturduğu için bu antipatik geliyor. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar.

- İnsanların adı ve soyadı karakterlerini ifade eder. Tufan Kıraç nasıl biri?

Tufan daha bohembir hayatı çağrıştırıyor bana. Sessizlikte yazan, çizen biri. Sıcak bir yerde, elinde kahvesi... Romantik biridir. Kıraç ise daha şarkıcı tarafım. Ama Tufan Kıraç olarak sessizliğin sesini dinlemeye ve güzel konuşmaya çalışan bir adamım. Yalnız ikizler burcuyum; biraz sonra içimden bir canavar da çıkabilir.

- Kızınız Elif Iraz hayatınızda neleri değiştirdi?

Iraz doğduğu an tek başıma bütün Amerikan ordusuyla savaşabileceğimi düşündüm. Baba olmak tahmin edilecek bir şey değilmiş. Ben sabahları erken kalkamam ve çok sinirli olurum ama kızım saçımı çekerek beni uyandırıyor.

Sonsuza kadar birlikte olmak için dostluk gerek

- Yıllarca aşkın karşılıksız bir şey olduğunu söylediniz ama Ayşe Şule Bilgiç’le evlenerek tezinizi çürütmüş oldunuz...

Bence her aşk biter. Masallarda aşkı imkânsızlaştırmak için denizkızıyla özdeşleştirmişler. Sonuçta aşk bir dönem yaşanır ve biter. Sonsuza kadar aşk yoktur.

- Yani siz aşk olmadan mı evlendiniz?

Ayşe’ye hâlâ âşığım. Ama bizim hedefimiz mutlak dostluk. Bir insanla sonsuza kadar beraber olmak istiyorsanız aşkı bırakıp dost olmak zorundasınız. Çünkü aşk saçma ve insana saçmalıklar yaptırır. Ama dostluk yalnızlığı örtücü, müthiş bir duygudur.

Sibel Can ağlad

Ünlü şarkıcı Sibel Can, Ece Erken'in sunduğu programda gözyaşlarını tutamadı. Ayakligazete'nin haberine göre, "Mavi Şeker" isimli programa konuk olan Sibel Can, 4 yıl önce kaybettiği annesinin vtr'sini ekranda görünce gözyaşlarına boğuldu. Ece Erken'e teşekkür eden Sibel Can, "Ağlamayacaktım ama ben annemi görünce zaten dayanamıyorum. Çok teşekkür ederim. Bu vesileyle annemi de anmış olduk" diye konuştu.

Murat Han ile Leyla Başak birlikte görüntülendi

Oyuncu Murat Han, önceki akşam “Adanalı”da Maraz Ali olarak izlediğimiz Mehmet Akif Alakurt’un eski sevgilisi Azeri asıllı oyuncu Leyla Başak’la bir restoran çıkışında birlikte görüntülendi.
Son dönemde önce Tuba Ünsal, ardından Özgü Namal’la yaşadığı kısa ilişkilerle adından söz ettiren Han, yanındaki kız arkadaşının ismini soran gazetecilere yanıt vermedi. Şu sıralar “Hesaplaşma” ile “Ömre Bedel” adlı dizilerde rol alan Han, baş başa yemek yiyerek samimi pozlar verdiği Başak’la ilgili, “Bu tarz konuşulacak şeylerin ne yeri ne zamanı” diyerek soruları geçiştirdi. Başak’la manava uğrayan Han, alışveriş yaptıktan sonra evinin yolunu tuttu.
Gecce